Bugün Orta Doğu’nun en önemli, tarihi ve stratejik şehri Kudüs’teyim. Aslında herşey Tel Aviv’e bulduğum uçak bileti ile başladı. Bu coğrafyaya gelip, Kudüs’ü ziyaret etmeden dönmek olmazdı.
Kudüs’teki gezi notlarımda, siyasi ve güncel karışıklıklardan uzak bir anlatımla, bu şehrin tüm güzelliklerini sizlere betimleyeceğim. Kudüs’te gezilecek yerleri görkemli serüvenim eşliğinde okumaya hazır mısınız ?
Index / Indeks
- 1 Kudüs’e Yolculuk
- 2 Kudüs Hakkında Bilgiler
- 3 İlk İzlenimler
- 4 Batı Kudüs
- 5 Kudüs’te Gezilecek Yerler
- 6 Kudüs Eski Şehir
- 7 Kubbet-üs-Sahra
- 8 Mescid-i Aksa
- 9 Hristiyan Mahallesi
- 10 Yahudi Mahallesi
- 11 Ağlama Duvarı
- 12 Müslüman Mahallesi
- 13 Doğu Kudüs ve Batı Şeria
- 14 Zeytindağı ve Kudüs Seyri
- 15 Hurva Sinagogu
- 16 Ermeni Mahallesi
- 17 Batı Duvarı’nın Tünelleri
Kudüs’e Yolculuk
12 Şubat 2018 Pazartesi. Yalnızca birkaç dakika önce indiğim Tel Aviv Ben Gurion Havalimanı’ndan doğruca Kudüs’e gitmek için otobüs durağına ilerliyorum.
Terminalin önünden bir kat yukarı çıkarak duraklara varıyorum. Buradan kalkan 485 numaralı otobüs beni direkt olarak Kudüs’e götürecek.
Kudüs Hakkında Bilgiler
Şimdi biraz Kudüs’ten bahsedelim. Bu şehri kısaca anlatmak biraz zor 🙂 Kudüs, Ortadoğu’nun batısında, Akdeniz’in doğu sahillerinin 40 kilometre uzağında bulunan, tarihi boyunca 50’den fazla kez el değiştirmiş, uzun yıllar Osmanlı Devleti elinde kalmış, İslam, Yahudilik ve Hristiyanlık için de kutsal olan bir yer.
Kudüs, 610 yılında biz Müslümanların ilk kıblesi olmuş. Kur’an’a göre Hz. Muhammed 10 yıl sonra Miraç’a bu şehirden çıkmış. Yahudiler için önemi, Tevrat’a göre Hz. Davud’un bu şehri Büyük İsrail Devleti için inşa etmiş olması. Hristiyanlar’ın kutsal kabul etme sebebi ise İncil’e göre Hz İsa’nın Kudüs’te çarmıha gerilmesindenmiş.
Siyasi Açıdan Kudüs’ün Statüsü
Kudüs hala tartışmaların odağında bir şehir. İsrail, kurulduğu 1948 yılında öncelikle Batı Kudüs’ü, 1967’deki Altı Gün Savaşı’ndan sonra da kademeli olarak tüm Kudüs’ün kontrolünü ele almış. Günümüzde uluslararası toplum Doğu Kudüs’ü Filistin toprağı kabul ederken, İsrail’in kendi kanunlarına göre Kudüs kendi toprakları ve aynı zamanda başkentleri durumunda.
Şehrin 21. yüzyıldaki nüfusu 1 milyonun üzerinde. Eski şehir, sahip olduğu kültürel ve tarihi öğeler ile turizmin önemli bir noktası. Nüfusun yüzde 60’a yakını Yahudi iken yüzde 30’unu Müslümanlar ve kalanını Hristiyanlar oluşturuyor.
Tartışmalara mahal vermemek adına bu yazımda Kudüs’ü bir ülke ile ilişkilendirmeyeceğim, yalnızca bir gezgin olarak şehri betimleyeceğim.
İlk İzlenimler
Tel Aviv Ben Gurion Havalimanı’ndan bindiğim 485 numaralı otobüs ile Kudüs’e doğru ilerliyorum. Havalimanı şehrin 40 kilometre kadar batısında bulunuyor. Beni şaşırtan şekilde modern ve geniş bir otobandan ilerliyoruz. Kudüs’e girişte biraz trafik bile var!
Bir saatlik keyif bir yolculuğun ardından dolambaçlı tepelerden Kudüs’e varıyorum. Otobüs şehrin kuzeydoğusundaki Kudüs Merkez Otobüs Terminali’nin orada bırakıyor. İndiğim anda biraz afallıyorum doğrusu, burası adeta bir metropol.
Batı Kudüs
Yolun karşısına geçmek için alt geçidi kullanıp Yafo Caddesi’ndeki tramvaya doğru ilerliyorum. Yanlış okumadınız, bu şehrin tramvayı da var.
Bulunduğum bölge Batı Kudüs. Şehrin bu bölgesi bir Avrupa şehrinden farksız ve oldukça modern. Hava da şu sıralar kararmak üzere, ben Eski Şehir’deki hostelime bir an evvel ulaşabilmek için tramvaya biniyorum.
Kudüs’te tramvay ve otobüslerin ücreti 4-6 şekel kadar. Tramvay istasyonlarındaki makinelerden kolayca bu bileti alabiliyorsunuz, İngilizce dil seçeneği de mevcut.
Kudüs’te Gezilecek Yerler
Şehirde ulaşım aslında pek zor değil. Turistik olan bölgelerin çoğu Eski Şehir ve çevresinde bulunuyor. Tamamına yürüyerek ulaşabilirsiniz. Zaten çoğu için başka seçeneğiniz de yok, okumaya devam edin !
Yafo Caddesi – Modern Kudüs
Yafo Caddesi’nin sonuna gelmeden etraf bir an da İstiklal’e dönünce tramvaydan inip yürüyerek yoluma devam etmeye karar veriyorum. Havanın kararmasıyla tenhalaşmasını beklediğim cadde daha da bi renkli.
Yafo Caddesi’nin doğu ucuna doğru onlarca dükkan görüyorum. Yer yer lüks markalardan yerel ürünlere, restoranlardan butik kafelere herşey var.
Caddedeki evlerin mimarileri de oldukça hoş. Güzel bir ışıklandırma ile birleşen açık tonlu evler Orta Doğu’da olduğumu hissettirirken, yenilikçi de bir hava yakalatıyor.
Yeni Kapı’ya doğru yaklaşırken solumda Kudüs Belediye Binası’nı görüyorum. Burası günümüzde Kudüs Belediyesi ve Meclisi’nin bulunduğu yer. Hemen önündeki anıt mezar ve İsrail bayrakları dikkat çekiyor. İsraillilerin inanışına göre Kudüs için şehit olan askerlerin anısına yapılmış bu bölüm kendi bayrakları ile süslenmiş.
Az ileride yolun ortasında kocaman bir radyo var ! Gelen ses ile sokak müziği yapıldığını düşünsem de meğer radyo çalıyormuş 🙂 Yafo Caddesi’nde böyle eğlenceli süprizlere hazır olun.
Kudüs’ün Surları
Sonunda Kudüs’ün surları gözüktü ! Eski şehri çevreleyen bu surlar 16. yüzyılda Osmanlı Padişahı Kanuni Sultan Süleyman tarafından yaptırılmış.
Surlar eski Kudüs’ün çevresinde 4 kilometrelik bir uzunluğa sahip. Ortalama 12 metre yüksekliğindeki duvarlarda sık sık gözetleme kuleleri görebiliyorsunuz.
Yeni Kapı
Tabi bu surların içerisine ulaşmak için yapılmış kapılar da var. Bunlardan yeri geldikçe söz edeceğim, ilk olarak karşıma Yeni Kapı çıkıyor.
Adından anlayacağınız üzere burası Kudüs’te yapılan son kapı, yani en yenisi. Sultan 2. Abdülhamit tarafından 1887 yılında yaptırılmış. Kapı eski şehrin kuzeybatısındaki Hristiyan Mahallesi’ne açılıyor.
Surların yanından güneye doğru ilerlemeye devam ediyorum, karanlıkla beraber eski şehrin devasa surları daha bir görkemli gözüküyor. Şimdi karşımda Kudüs’ün diğer bir önemli kapısı Jaffa var.
Yafa Kapısı
Yafa Kapısı yine Osmanlı zamanından kalma, bu şehrin sekiz kapısından biri. 17. yüzyılda Yafa Limanı’ndan gelen yolun sonu burada bitiyormuş.
Günümüzde en aktif olarak kullanılan kapı burası, girişi de oldukça heybetli. Yafa’dan eski şehre girerken içim bir cız etmiyor değil, insan kendini büyülü bir dünyaya giriyormuş gibi hissediyor.
Kudüs Eski Şehir
Artık surların içerisindeyim, çehrem bir anda değişti. Modern Kudüs’ten tarih kokan sokaklara geldim. İlk gördüğüm binalar şaşırtıcı şekilde tarih ile güncel öğelerin karışımını sunarken, biraz ilerlediğimde Osmanlı zamanlarına geri dönüyorum sanki !
Belki gündüz olsa bu kadar etkilenmezdim, daracık sokakların arasındaki taşlı yollardan yansıyan ışıklar muhteşem. Birkaç yüz metre sonra gece gündüz farkedemeyecek 🙂
Kudüs’ün Kapalı Çarşıları
Evet Kudüs’te gece gündüz farketmez, çünkü eski şehrin çoğu sokağı yerin altında !
Aslında yerin altındadan çok, zaten daracık olan sokaklar, dükkanların ve evlerin yağmurlukları ile beraber gökyüzüne kapanmış. Osmanlı Dönemi’ndeyim diye boşuna demedim, burası bizlere çok tanıdık, Kapalı Çarşı ile üç farkı bulun bakalım fotoğraflardan 🙂
Kudüs çarşılarında gezmek çok keyifli. Aradığınız aramadığınız her şey burada var. Geleneksel tekstil ürünlerinden aktarlara kadar, turistik ürünler satanlar da yok değil.
Bu daracık sokaklarda yolunuzu kaybetmeniz çok kolay ! Neyseki ben biraz dikkatliyim, kısa bir yürüyüş ardından Hebron Hostel’e varıyorum.
İçeri girer girmez terastaki akşam yemeğine davet ediliyorum ! Hostelin işletmecileri de Müslümanmış.
Akşam yemeğinde köfte, pilav ve patates var. O sırada uzaktan biri “bize katıl” diyor, Kudüs’te Türklere rastlamak hiç zor değil 🙂 Yemek telaşının ardından, “yatsı vakti !” sesleri ile doğruca onlara katılıp namaz için Mescid-i Aksa’ya doğru ilerliyorum 🙂
Doğru tahmin ettiniz, planımda bu kadar çabuk bir Mescid-i Aksa ziyareti yoktu, ben daha ziyaret vakit ve şartlarını soracakken kendimi bir anda Kubbet-üs-Sahra’nın içinde yatsı namazında buluyorum. Bakın şu Allah’ın işine, birkaç saat önce İstanbul’da otururken şimdi dinimizin en kutsal kabul ettiği yerlerden birinde namaza durmuşum !
Kilometreler geliyorsunuz, iklimler değiştiriyorsunuz ama aynı dinin öğeleri ile başbaşasınız ilginç bir duygu doğrusu. Namazın ardından Türk dostlarım hostele dönerken ben de gelmişken gezmeye başlıyorum.
Kubbet-üs-Sahra
Çoğu zaman Mescid-i Aksa ile karıştırıldığını düşündüğüm Kubbet-üs-Sahra bu şehirde gezdiğim ilk nokta oluyor. O an ağızlarından yanlış mı çıktı bilinmez ama peşine takıldığım Türkler beni Mescid-i Aksa diye buraya getirdi 🙂
Kubbet-üs-Sahra bu şehrin simgesi denebilir. Kudüs adına bir fotoğraf görüyorsanız içinde bu yapı kesin var. Öylesine güzel ve etkileyici bir mimarisi var ki ilk gördüğünüz andan itibaren, size ben kutsal bir öğeyim mesajın hemen veriyor.
Kubbet-üs-Sahra, 687 ve 691 yılları arasında Emevi Halifesi Adbülmelik tarafından, tarihi milattan öncesine dayanan Tapınak Tepesi’nin üzerine inşa edilmiş. Yapıldığı tarihten sonraki Kudüs kuşatmalarında her dönem farklı anlamlar yüklenip çeşitli revizyonlar geçirse de günümüzdeki mimariye, Yavuz Sultan Selim döneminde Osmanlı’nın Kudüs’ü topraklarına katmasıyla ulaşmış.
Bu tarihten sonra yapı çokça zarar görürken sırasıyla Kanuni Sultan Süleyman ve 2. Abdülhamit tarafından büyük çapta tamir ettirilmiş. Son olarak bölgede 20. yüzyılda da yaşanan savaşlar ve 1927 Filistin Depremi ile tekrar zarar görüp yine aynı yüzyıl içerisinde Türkiye, Ürdün ve diğer Arap ülkelerinin çabalarıyla son haline gelmiş.
Yapının manevi önemi ise, tam bu noktada havada durduğuna inanılan Hacer-i Muallak üzerinden Hz. Muhammed’in Mirac’a yükselmesi. Hacer-i Muallak, Yahudi ve Hristiyan kitaplarında da yer bulan kutsal bir kaya olarak anılıyormuş.
Teknik olarak bakarsak Kubbet-üs Sahra, İslam mimarisinin bilinen en karakteristik örneklerinden birisi. Devasa kubbesi ve çinilerle kaplı duvarları, yapının mühendislik açıdan da gelişmiş özelliklerini temsil etmekte. Duvarlardaki çinilerin Kanuni Sultan Süleyman tarafından özel olarak verildiği bilinen önemli özelliklerden biri.
Rüzgarlı bir gecede Kubbet-üs Sahra ile fotoğraf çektirmek biraz zor 🙂 Anı için birkaç poz aldıktan sonra şimdi bu şehrin en önemli noktasına geçiyorum.
Mescid-i Aksa
Mescid-i Aksa, Mescid-i Nebevi ve Kabe ile beraber İslam’ın kabul ettiği üç kutsal bölgeden biri. Müslümanlar için en önemli özelliği buranın İslam’ın ilk Kıble’si olması. Hicret’in ilk yılında Müslümanlar 16 ay boyunca buraya yönelerek namaz kılmışlar.
Arapça’da en uzak anlamına gelen “el-aksa” kelimesinden gelen ismi, Kabe’ye olan uzaklığına ve Mekke’ye en uzak mescid olmasına itafen konulmuş. Kur’an daki İsra Suresinin 1. ayetinde de aynı şekilde yer buluyormuş.
Mescid-i Aksa’nın ilk olarak ne zaman yapıldığı tam olarak bilinmiyor. Hz. Muhammed’in hadislerinden ulaşılan sonuca göre, Kabe’den 40 yıl sonra inşa edilmiş ve İslam’ın ikinci ibadet noktası olmuş.
Kudüs’ün geçirdiği güçlü depremlerden Mescid-i Aksa da birçok kez zarar görmüş ve restore edilmiş. Yüzyıllarca Osmanlı egemenliğindeki mescid, günümüzde Filistin, Ürdün ve İsrail devletlerinin arasında ciddi bir siyasi anlaşmazlığın ortasında bulunuyor.
Mescid-i Aksa’yı gece vakti ışıklar altında görünce duygulanmamanız elde değil. Öylesine zarif ve aynı zamanda sade bir görünümü var ki sizi alıp yüzyıllar öncesine götürmesi işten bile değil.
İslam’ın ortaya çıktığı yıllardaki Arap ve Afrika kültürünün izlerini kolayca görebiliyorsunuz. Üzerine Osmanlı zamanından kalma detayları da ekleyin işte size güzeller güzeli bir mabed.
Mescid’i Aksa’nın iç yapısı da dışı kadar etkileyici. Alışık olduğumuz geniş kubbeli cami anlayışından uzak, devasa sütunlar ile güçlendirilmiş muazzam bir alan. Tavandaki işlemeler ve çiniler mükemmel bir görüntü içinde.
Tekrar dışarı çıkıyorum. Mescid-i Aksa ve Kubbet-üs-Sahra’yı barındıran “Temple Mount” yani Tapınaklar Tepesi epey geniş bir alan. Çevresi mini bir surla çevrilmiş bu bölgede ilginizi çekebilecek farklı detaylar da bulabilirsiniz, tarihi çeşmeler bunlardan sadece birkaçı.
Tam da bu noktada eklemek istediğim birşey var. Bir kesimin inanışına göre Tapınaklar Tepesi olarak adlandırılan alan komple Mescid-i Aksa’nın avlusu, Mescid-i Aksa olarak tanıttığım cami ise Kıble Mescidi. Bu konuda çelişkili bilgilere rastlamanız mümkün, ben de bunun kararını verecek yetkinlikte değilim.
Fakat kişisel fikrim olarak her iki inanışta da, dış kısım avlusu veya değil tek bir camii var, o da size tanıttığım Mescid-i Aksa.
Mescid-i Aksa’yı Ziyaret Şartları
Mescid-i Aksa ve Kubbet-üs-Sahra’yı ziyaret edecekler için de birkaç not var. Kudüs eski şehrinin güneydoğusunda kalan bu bölgeyi sadece Müslümanlar ziyaret edebiliyor. Avluya çıkan kapıların başında duran askerler kimlik kontrolü yapıp, Müslüman olduğunuzu kanıtlamanızı isteyebilir.
Bu kısımda eski tip kimlik kartlarımız fazlaca işe yarıyor. Arkasındaki din bölümünde İslam’ı gören askerler genelde başka hiçbir şey sormadan girişinize izin veriyor.
Tabii her zaman bu kadar şanslı değildim ! Mescid-i Aksa’yı ziyaret ederken dini bilgilerinizden emin olun. Başta Fatiha olmak üzere önemli sureleri okumanızı ya da Kelime-i Şehadet getirmenizi isteyebilirler. Bir kez Fatiha okumak zorunda kaldığım doğrudur.
Müslüman olmayanlar için kısıtlı ziyaret saatleri var. Bu konuda bizlerin sorun yaşayacağını sanmam. Bölgeye girişte sırtınızda çanta olması da sorun değil !
Saatim akşamın 9’u olmuş bile. Hafifçe de bir yağmur başladı, Kudüs’ün taşlı, merdivenli, dar sokaklarından hostelime dönüyorum. Şehrin atmosferine uygun bir odam var, kısa bir süre sonra uykuya dalıyorum.
Yağmurlu Bir Kudüs Sabahı
13 Şubat Salı. Sabahın erken saatlerinde güne Kudüs’te uyanıyorum. Bu şehirde erken kalkan yol alır ! Gezmeyi düşündüğüm çoğu yerin sabah saatlerinde daha tenha olacağını düşündüğümden, erkenden sokaklara çıkıyorum.
Dışarıda müthiş bir sağanak yağış var, bardaktan boşalırcasına ! Hava tahminine bakmadan yola çıkılır mı ? Yanımda getirdiğim portatif şemsiyem ve yağmurluğum ile her şarta hazırım 🙂
Kudüs’ü ilk kez gündüz gözüyle görüyorum, akşamın masalsı atmosferinden uyanıp orta çağa gelmişim sanki. Şehrin tarihi sokaklarına yağmur da eklenince sokaklar boşalmış, her yer benim.
Kudüs’te yolunuzu bulmak için sadece GPS yeterli değil. Sokakların bazen üzeri kapalı olup tünellerden geçildiğini söylemiştim. Neyseki bu bölümlerde önemli noktaların yönlerini gösteren tabelalar var. Venedik’e gidenler bilecektir, orada San Marco ve Rialto için nasıl yönlendirmeler varsa burada da öyle.
Kutsal Kabir Kilisesi
Bugün ilk olarak ziyaret etmek istediğim yer Church of the Holy Sepulchre yani Kutsal Kabir Kilisesi. Hostelimden yalnızca birkaç yüz metre ileride olduğundan fazla ıslanmadan, tabelalarla kolayca kiliseye ulaşıyorum.
Kutsal Kabir Kilisesi’nin girişi fantastik macera filmlerinden kopup gelmiş gibi. Ya da sanki kapının önüne gelince oyun kayıt edecek 🙂 Daha önce böylesine atmosferik bir şehirde hiç bulunmamıştım, zaten öyle bir şehir var mı bilmiyorum.
Ortodoks’lar tarafından Yeniden Diriliş Kilisesi olarak da adlandırılan Kutsal Kabir Kilisesi, Küdüs’ün Hristiyanlar için en önemli noktası. Yapı 4. yüzyılda inşa edilmiş. Ne kadar eski olduğunu anlamanız hiç zor olmayacak.
Kilisenin, Hz. İsa’nın çarmıha gerildiği tepede olduğuna inanılması nedeniyle Hristiyanlar için oldukça saygıdeğer bir nokta. Ayrıca Hz İsa’nın kabrinin burada olduğu ve burada yeniden dirileceğine inanılıyormuş. Tüm bunlar kiliseyi Hristiyanlar için bir Hac noktasına taşımış.
Kutsal Kabir Kilisesi’ni sabahın erken saatlerinden itibaren ziyaret edebiliyorsunuz, aktif olarak ibadete açık olduğu için içeri giriş ücretsiz.
Kilise Kudüs’ün dip dibe binaları arasında öyle kaybolmuş ki içeri girdiğim anda karşıma çıkan manzara epey şaşırtıcı geliyor. Avrupa’daki önemli kiliseleri bilen ve alışık olan benim için bile etkileyici bir havası var, kubbesi ve işlemeleri göz alıcı.
Kiliseyi Kudüs’e ait yapan ise tünelleri. Kudüs’te tünellere, geçitlere ve yerin altındaki dünyaya hazır olmalısınız. Kutsal Kabir Kilisesi’nde de özgürce bu tünelleri gezebiliyorsunuz. Tünellerde, kiliseyi tanıtırken bahsettiğim kutsal kabul edilen tepenin kalıntılarını gözlemleyebilirsiniz.
Çıkış kapısına doğru yaklaşırken, Hz İsa’nın sembolik devasa kabri ile karşılaşıyorum. Her ne kadar kendi dinimize ait öğeler olmasa da insanda mistik duyguları kabartan bir görünümü var. Kabrin içine kadar girip dua eden Hristiyanları gözlemek harika bir tecrübe.
Hristiyan Mahallesi
Dışarı çıkıyorum, yağmur biraz hafiflemiş. Kudüs eski şehrin kuzey batısındaki bu bölge, Hristiyan Mahallesi olarak geçiyor. Dükkanlarda sıkça Hz İsa figürleri görüyorum. Sabahın erken saatleri olduğundan yeni yeni açılıyorlar.
Hristiyan Mahallesi’nde gezerken kendinizi bir an da eski şehrin dışında bulabilirsiniz 🙂 İlgiyle etrafı izlerken kendimi Yafa Kapısı’nda buluverdim.
Yahudi Mahallesi
Rotamda şimdi güneydeki Yahudi Mahallesi var. Yağmurun tekrar bastırması ile yürümek oldukça zor. Kudüs’ün tarihi sokakları adeta bir nehre dönmüş durumda 🙂 Bundan keyifle bahsediyorum çünkü gezime maceralı bir hava kattı açıkçası.
Yahudi Mahallesi Kudüs eski şehrinin en modern gözüken noktası. Geniş meydanlar, kaliteli butik dükkanlar ve palmiyeleri ile hoş bir görünümü var.
Mahalledeki geniş meydanlardan birinde Batı Cardo’nun kalıntıları da sergileniyor. Bu kalıntılar Roma dönemindeki önemli bir ticaret yoluna ait. Herhangi bir kontrol olmadan kalıntıların yanına gidip inceleyebiliyorsunuz.
Yahudi Mahallesi’nde dogal olarak çokça Sinagog var. Dünyada bu kadar fazla sayıda Singagog’u aynı yerde görebileceğim sanırım tek noktadayım. En dikkat çekici olanı şüphesiz Hurva Sinagog’u. Şimdilik sadece fotoğrafını çekiyorum 🙂 Ziyaretim için biraz sabredin !
Birkaç yüz metre sonra karşıma yeniden Kubbet-üs-Sahra çıkıyor, ama bu sefer bir misafirim daha var :)
Ağlama Duvarı
Orjinal adı ile Western Wall yani Batı Duvarı, ülkemizdeki bilinir ismiyle Ağlama Duvarı, Kudüs’ün en önemli noktalarından biri. Yahudiler için kutsal olan bu duvar devasa taşları ile yüzeyden tam 18 metre yüksekliğinde.
Aslında bu duvar Yahudilerin kutsal kabul ettiği Büyük Tapınak’ın günümüze ulaşabilmiş batı duvarı oluyor.
Duvar yüzyıllar boyunca Yahudiler’in geçmiş anılarını hatırlayıp, Yahudi devleti kurma istekleri konusundaki hayal, dua ve gözyaşlarına şahit olduğu için Ağlama Duvarı ismini almış.
Yahudiler’in inancına göre bu duvar yıkılmayacak ve tanrı batı duvarını hiç terketmeyecekmiş.
Yağmurdan olmalı ki etraf tenha. Gelmeden önce duvara dokunabilmek için insanların birbirini ezdiğini bile duymuşken bugün şanslı hissediyorum kendimi.
Duvarın hemen altındaki bölüm ibadet edenler için ayrılmış durumda. Ben kimse olmadığı için özgürce gezdim tabii ama normalde uzaktan izlenemeniz gerekebilir. Zaten bu noktada özel bir seyir noktası ve kocaman bir meydan var.
Kudüs’ün Tünelleri ve Rehberli Turlar
Bu şehrin yer altındaki dünyasından söz etmiştim 🙂 Şimdi sırada Ağlama Duvarı’nın tünellerinde !
Ağlama Duvarı’nı karşınıza aldığınızda arka sol çaprazınızda tünel yazısı ve tabelasını göreceksiniz. Bu tünelleri kafamıza göre gezemiyoruz. Saatlik olarak düzenlenen rehberli turlara bilet almanız gerekiyor. Ben önceden bir hazırlık yapmadım fakat 13.20’deki tur için kendime yer buldum 🙂
Bilet ücreti 38 şekel, öğrenciler için ise 18. Bu şekilde Kudüs’ün tarihi tünellerini yarı fiyatına keşfedeceğim. Saatim 10 civarları. Aradaki 3 saatte gezeceğim kalan yerleri keşfetmeye devam ediyorum.
Tapınaklar Tepesi
Tekrardan Kubbet-üs-Sahra’nın bulunduğu devasa meydana geliyorum. Buranın Tapınaklar Tepesi olarak geçtiğini söylemiştim. Bizler için kutsal olan Kubbet-üs-Sahra ve Mescid-i Aksa’yı gündüz gözüyle de görmek istiyorum. Bu sırada bulutların arasından sızan hafif güneş, devasa kubbenin altın rengini doğrudan gözüme yansıtıyor.
Rüzgar öylesine kuvvetli esiyor ki fotoğraf çektirmek pek kolay değil 🙂 Yine de birşeyler çekmeyi başarıyorum.
Müslüman Mahallesi
Meydanın kuzey ucu Müslüman Mahallesi’nin bir parçası oluyor. Burada sevimli bir cami ve dini eğitim veren bir okul var. Sokakta simite benzer birşeyler satılıyor, Arapça tabelaler ise dikkat çekici.
Kudüs’te Müslüman Mahallesi, Mescid’i Aksa’nın kuzey ve batı ucuna yayılmış halde bulunuyor. Benim kaldığım Hebron Hostel’in de içerisinde yer aldığını söylemem yanlış olmaz.
Aslanlı Kapı
Şimdi rotamda Zeytindağı var. Buraya ulaşmak için Lion’s Gate yani Aslanlı Kapısı’ndan Doğu Kudüs’e geçiyorum. Aslanlı Kapı, Kudüs eski şehrinin en güzel kapılarından biri.
Kapıdan dışarı çıktığınızda arkanıza bakmayı unutmayın. Kaleyi andıran üst detayları ve üzerindeki karşılıklı aslan figürleri hoş bir manzara sunuyor.
Doğu Kudüs ve Batı Şeria
Doğu Kudüs’e geçtiğimde eski şehrin ne kadar tepede olduğunu daha net anlıyorum. Karşıda gözüken Zeytindağı’na ulaşmak için önce inip sonradan çıkmam gerekecek, burada coğrafya minik bir vadi oluşturmuş.
Meryam Ana Kabri ve Getsemani
Vadinin tam dibinde Tomb of the Virgin bulunuyor. Burası Meryem Ana’nın kabrinin olduğuna inanılan kilise. Kilisenin girişi bir sarnıçı andırıyor, merdivenlerden inin ve tünellerin içindeki bu kiliseyi keşfedin !
Hemen ilerisinde ise Hz İsa’nı çarmıha gerilmeden önce son kez dua ettiği yer olan Getsemani bahçesi ve yanındaki hoş kilise var. Kilise özellikle karşıdan bakıldığında epey etkileyici. Sütunların birleştiği yerdeki kocaman resim ve figürleri görülmeye değer.
Mary Magdalene Rus Kilisesi
Artık yukarı tırmanma vakti ! Zeytindağı’na çıkan yolda neyseki mola verip gezebileceğiniz bir sürü güzel yer var. Bunlardan bir diğeri Kudüs’ün, Rusya’dan kopup gelmiş eseri Church of Mary Magdalene.
19. yüzyıl sonlarında yapılan bu Ortadoks kilisesi tam bir Rus Mimarisi örneği ve Kudüs’ün en farklı yapılarından biri. Girişinde çiçeklerle kaplı bir bahçesi var. Birkaç tur bahçe içinde yürüyerek kiliseye ulaşıyorsunuz.
Hafif tepe bir noktada olduğundan Kudüs eski şehrin duvarlarını ve Kubbet-üs Sahra’yı seçebiliyorum. Aynı kare içerisinde Moskova’daki St Basil Katedrali’ni andıran bu kiliseyi izlemek hoş bir duygu.
Kilisenin zarif ve sade bir iç dizaynı var. Çok da ziyaretçisi olduğu söylenemez ya da yağmurlu havada benim gibi Zeytindağı’na gitmeyi düşünen pek kimse yok 🙂 Ama ben giderim de hava açmaz mı !
Zeytindağı ve Kudüs Seyri
Zeytindağı’na ulaşmanın en güzel yolu yürümek. Öyle otobüsler, turlar peşinde koşmayın. Eski şehirden git gel üç kilometre kadar. E biraz yorsa da sonunda en tepeye varıyorum.
Zeytindağı Kudüs’ün doğusunda bulunan yüksek bir nokta. Dağ denecek kadar yüksek sayılmaz 🙂 Fakat tüm Kudüs manzarasına hakim olduğundan, şehri izlemek için de en güzel yer. İsmini nereden aldığını tahmin edersiniz, tepenin yamaçları gür zeytinliklerle dolu.
Zeytindağı sadece bir manzara seyir noktası değil tabii. Kudüs’teki her detayın manevi bir karşılığı var.
Burası üç büyük din için de kutsal bir nokta. Hepimizin bildiği Sırat Köprüsü’nün, Mekke’deki Harem-ül Şerif ile Zeytindağı arasında kurulacağına inanılıyor.
Zeytindağı Yahudi Mezarlıkları
Hristiyanlar Hz. İsa’ya peygamgerlik müjdesinin burada verildiğini düşünüyor. Yahudiler ise kıyamet gününde, kendi milletlerinin kurtarıcısı olarak gördükleri Mesih’in buradan Kudüs’e ulaşacağına inanıyor. Tam da bu yüzden dağın etekleri binlerce mezarla dolu.
Bu mezarları farketmeniz hiç de zor olmayacak. Zeytindağı’ndan Kudüs’ü izlerken hemen önünüzdeki lahiti andıran taşları görebilirsiniz, onlar Yahudilerin mezar taşları.
Hava açsa da rüzgardan burada da nasibimi aldım 🙂 Fakat fotoğraf çektirmeme engel olamadı. Şimdi eski şehre dönme zamanı ! Geldiğim yoldan aynen aşağı iniyorum. Bu sefer Yahudi Mezarlığı’nı daha net inceliyorum, giriş serbest olduğundan bakmanızı öneririm.
Bu sefer eski şehrin kuzey kısmına gidiyorum. Dar sokaklarda etrafınıza iyi süzün ! Sağa sola bakarken küçük bir kilise ve tünele rastlamanız olası. Bu şekilde birkaç küçük kilise keşfettikten sonra etraf kalabalıklaşmaya başlıyor.
Şam Kapısı ve Arap Pazarı
Kalabalığın nedeni Şam Kapısı’na yaklaşıyor olmamız. Şam Kapısı’na giden yollar fazlasıyla hareketli, burası Arap Pazarı oluyor. Öğle saatleri olmasıyla beraber iğne atsanız yere düşmeyecek durumda.
Daha çok yiyecek içecek ürünleri satılıyor. Bakliyattan, meyve sebzeye kadar herşey var. En dikkat çekici olan Osmanlı Kültürü’nün izleri şerbetli tatlılar.
Şam Kapısı’na ulaşıyorum. Burası 16. yüzyılda Kanuni Sultan Süleyman tarafından yaptırılan kapılardan biri. Kapı konum olarak Filistinlilerin yaşadığı bölgenin orada olduğu için tarih boyunca çeşitli direniş ve olaylara da sahne olmuş. Dünyaca kabul edilen haritalara göre bu kapının doğu kısmı Batı Şeria’yı kapsıyor.
Hepsinde olduğu gibi Şam Kapısı’nı da izlemek için dışarı çıkmalısınız. Onu izleyip dinlenebilmeniz için karşısında merdivenler de var.
Arap Pazarı’nda biraz dolaştıktan sonra Ağlama Duvarı Tünelleri’ne olan randevum için, şehrin güneyine ilerliyorum. Öncesinde sabah fotoğrafını çektiğim Hurva Sinagogu’nu ziyaret edeceğim.
Hurva Sinagogu
Hurva Kudüs’te gezebileceğiniz en güzel sinagog olmalı. Neo-Byzantine adı verilen Rus Mimarisi’nden izler taşıyan yapı 19. yüzyılın ortalarında inşa edilmiş.
İçeri girişte görevliye 5 şekel ödemeniz gerekiyor. Burası ibadete devam edilen bir nokta fakat çok da rahatsız edilmemek için böyle bir sistem kurmuşlar.
Daha önce içeride ibadet edilip, dini eğitim verildiği sırada bir sinagogda bulunmamıştım. Böylesine bir ana tanık olduğum için şanslıyım. Bu sırada Yahudi din kitaplarında da göz gezdiriyorum.
Hurva’nın sade bir iç dizaynı var. Renkli camlarından içeri giren ışık ortama güzel bir hava katmış. Dilerseniz Sinagog’un üst katına da çıkabiliyorsunuz.
Ermeni Mahallesi
Gezmeye devam ! Sabah yağmurun etkisinden gidemediğim Ermeni Mahallesi, tüneller öncesi ziyaret edeceğim son nokta olacak. Ermeni Mahallesi, Kudüs eski şehrinin güney batısında bulunuyor.
Nasıl anlatılır bilemiyorum ama kendine has sakin bir havası var. Ermeni Patrikhanesi ve Gulbenkian Kütüphanesi de burada bulunuyor.
Ermeni bölgesinde maalesef duvarlarda ülkemiz karşıtı afişler görmek mümkün, bu üzücü detayı söylemeden edemezdim.
Artık doğruca Ağlama Duvarı’nın oraya gidiyorum. Okul çıkış saatine denk gelmiş olmalıyım ki yolda miniklerle karşılaşıp fotoğraf çektiriyorum.
Batı Duvarı’nın Tünelleri
İkinci gelişimde Ağlama Duvarı ve önündeki meydan daha kalabalık, hava da artık güneşli. Tüneller için sol taraftaki bölüme giriyorum !
Tur başlıyor, toplamda 8-10 kişiyiz. Başlarda rehberimiz bize Kudüs ve Tapınaklar Tepesi’nin tarihini anlatıyor. Özet olarak günümüze ulaşamamış Büyük Tapınak’ın resmi çiziliyor kafamızda.
Ardından batı duvarına paralel şekilde tünellerden ilerliyoruz. İki kişinin yan yana geçemeyeceği tüneller ile çeşitli noktalara ulaşıyoruz. Eski su galerisi ve üzerinden geçen köprünün kalıntılarını bu tünellerde görebiliyorsunuz.
O kadar uzun bir yürüyüş ki bir saati geçen turun sonunda eski şehrin en kuzeyinden çıkıyoruz ! Benim için spontane gelişen bu turu kesinlikle tavsiye ediyorum. Kudüs’ün tarihini yaşamak için en güzel yollardan biri.
Bu şekilde Kudüs’te gezilecek yerleri tamamlamış oldum. Rotamda Yeni Kapı’dan kuzeydeki otobüs terminaline ulaşmak var. Benim bundan sonraki durağım İsrail’in Akdeniz kıyısındaki önemli şehri Tel Aviv. Oradaki gezi notlarımı okursanız, bu şehri daha da anlamlandırabilirsiniz, sevgi dolu günler !
“Kudüs için pratik gezi tavsiyelerimi öğrenmek istiyorsanız, tecrübelerim ile kaleme aldığım Kudüs Gezi Rehberimi okumanızı tavsiye ederim. Kudüs’e gidiş, vize işlemleri, kalacak yer ve benzeri tüm konularda bilgiler edinebilirsiniz.”
merhaba kıyafetle alakalı sorun varmı şort giyiliyormu veya çarşaf giyen biri gidebiliyorumu?
Merhabalar Sevgili Tuba,
Hayır böyle bir kısıtlama yok zaten kontrol fiili olarak İsrail’de yani islami bir yönetime gitmiyorsunuz. Fakat dini yerleri ziyarette çeşitli kurallar var tabii ki.
merhaba.Jaffa caddesinden yürümek için tramvayın hangi durağında inilmeli?Şam kapısının ismi ne olarak geçiyor?Haritadan mesafelere bakıyorum,o yüzden sordum.Şimdiden teşekkürler.Çok güzel bir yazı olmuş.
Merhabalar Kadriye Hanım,
Açıkçası tam hatırlamıyorum ama tramvay durakları zaten yürüme mesafesi maks 500 metre, siz resimdeki güzel caddeyi görünce ilk durakta inin 🙂 Eğer illa merak ediyorsanız cevap yazarsanız ben bulmaya çalışayım.
Rica ederim, keyifli gezmeler!
Mesafe o kadar kısaysa sıkıntı olmaz.Kaldığınız hostellerde yer ayırttım,tek gezen bir bayan için uygundur umarım.Çok teşekkürler.
Evet birçok avrupalı tek kadın turist de vardı, iyi gezmeler!
Çok teşekkürler..
Merhaba, yazınızı büyük keyifle okudum. Teşekkürler bilgiler için.
Tel Aviv den kudus e geçtikten sonra eşyalarınızı otele bıraktınız mı yoksa ilk gün valizle mi gezdiniz? Otel güzergahınızda mıydı merak ettim ?
Merhabalar Onur Bey,
Rica ederim 🙂 Yazıda bahsettim aslında direkt hostele gitmiştim.
Bir sorum daha olacak yeşil pasaportlulara vizesiz değil mi kesin. Birde Kudüste sizinde gezdiğiniz tüm tarihi noktalar yürüme mesafesi mi acaba birbirine. Yani sizin yazınızdaki rota için soruyorum. Oteli yeni kudüse ayarlamayı düşünüyorum. Ordan belki eski şehre gelmem için araç gerekebilir ama eski Kudüs bölgesini yürüyerek gezebileceğimi anladım yazınızdan
Merhabalar Sibel Hanım,
Evet vizesiz, anlattığım gibi yürüme mesafesi. Ama yeni kudüsten tramvaya da binebilirsiniz zaten.
yeme-içme fiyatları nasıl
Merhabalar Emrah Bey,
Kudüs’te özellikle eski sur içi bölgede yeme içme ucuz yani Türkiye ayarında diyebilirim. Zaten çoğu otel ve hostel uygun fiyatlı yemek servisi de sağlıyor.
sizin önerebileceğiniz restorant vb bir yer var mı acaba
Önersem de bulabileceğinizi hiç sanmam 🙂 çok karmaşık gidince anlarsınız bence kendiniz keşfedin.
Merhabalar. Bir bayan olarak tek başıma gitsem herhangi bir sıkıntı ile karşılaşır mıyım. Güvenlik açısından sorun yaşarmıyım
Merhabalar Sibel Hanım,
Hayır yaşamazsınız, çünkü pratikte İsrail kontrolü altında olduğu için Avrupa benzeri bir genel düzen var. Sadece kutsal mekanlara girişte uygun bir kıyafet içinde olmanız gerekiyor.
Çookk güzel sürükleyici bir yazı olmuş. İlk defa bir gezi bloguna yorum yazıyorum. Hakkınızı vermem gerekti. Bence bu işi daha büyük düşünün. Bu konuda yeteneklisiniz. Saygılarımla.
Merhabalar Sefa Bey,
Teşekküre ederim ilham verici yorumlarınız için, gezi notlarıma aynı özenle devam edeceğim 🙂
Merhabalar Görkem bey,
Kudüs mescidi aksanın altındaki tünellere oradaki yerel rehber eşliğindemi gittiniz.eşimle kudüs e gitmeyi çok istiyoruz.lakin o tünellere rzv ka ve çokta kolay girilemediğini duyduk bu doğrumudur acaba.ayrıca paylaşımınız çok net,gittiğimde de faydalanacağım.çok teşekkürler
Merhabalar Sema Hanım,
Yazı içerisinde aslında bu bilgi var; “Ağlama Duvarı’nı karşınıza aldığınızda arka sol çaprazınızda tünel yazısı ve tabelasını göreceksiniz.” dediğim kısımdan bilet alıyorsunuz ve size direkt rehberli bir tura bilet veriyorlar.
Sadece yoğunluk olduğu için yer bulamama şansınız olabilir onun dışında bu tüneller herkese açık ve bence görmeden dönülmemeli 🙂
Merhabalar gezi notlarınız ilham verici ve aydınlatıcı bizimle paylaştığınız için teşekkür ediyorum. Biz 7-8 arkadaş bireysel gezi planlıyoruz bir kaç sorum olacaktı.
1. Vize süreci sıkıntılı oluyor mu. Booking de aldığımız otel rezervasyonu kabul ediliyor mu
2. Kudüs’te rehber ve araç elzem mi . Rehberlik edecek birilerini bulabilme durumumuz var mı
3. Kaldığınız Hebron Hostel aile için uygun mu
4. Elinizde tur için plan ve program dahilinde harita veya kroki varımı varsa paylaşabilir misiniz
Merhabalar Serkan Bey,
Rica ederim güzel sözleriniz için. Vize süreci gayet kolay ve kısa bir işlem, İsrail vizesi yazımı aşağıda paylaştım.
Araç kesinlikle elzem değil zaten çoğu noktaya araçla gitmeniz imkansız. Rehber de bence bu yazıyı okuduysanız 🙂 pek gerekli değil. Ama tabii ki rehberler ekstra bilgiler sunacaktır.
Hebron adı üzerinde bir hostel, aile için pek uygun sayılmaz, zaten sayınız fazla ise otelde kalmanız daha uyguna gelecektir. Elimde şuan maalesef bir harita yok ama zaten dikkatlice okuyup google mapste etiketlerseniz aslında yazı ve başlıklar gayet düzenli ve bir rota içerisinde 🙂
https://www.gorkemliyollar.com/israil-vizesi/
Merhaba. Katıldığınız turdaki rehber Filistinli mi yoksa İsrailli mı? Turu hostel mı ayarlıyor?
Merhabalar Esra Hanım,
Sanıyorum Batı Duvarı Tünelleri’nden bahsediyorsunuz. Oraya olan tur herhangi bir kurumdan bağımsız İsrail turizm bakanlığının kendi organizasyonu. Bilet alıyorsunuz ve size İngilizce olarak tarihini anlatıyorlar.
Güzel bir anlatımla daha gitmeden sanki oraları tanıyor gibi oldum. Tesadüfen Aynı Hostelde yer ayırttım. Bu konuyu daha da pekiştirdi. Teşekkürler.
Rica ederim İlhan Bey, hakikaten keyifli bir tesadüf olmuş. Hostel lüks olmasa da oldukça sıcak ve temiz. Şimdiden güzel bir Kudüs gezisi diliyorum.
Merhaba Görkem Bey ,
Teşekkürler çok güzel bir çalışma olmuş.Siz ordayken henüz tel aviv – kudüs hızlı treni açılmamış mıydı ? Açıldıysa fiyatı hatırlıyor musunuz ?
Tren için ya da tüneller için bilet alımı yapabileceğim link varsa paylaşırsanız sevinirim.
Daha önce gittiğimde shuttle kullanmıştım lakin otobüs ya da tren daha eftal olacak gibi.
Merhabalar Mustafa Bey,
Hızlı mı denir bilmiyorum ama 1 buçuk saatte giden standart bir tren hattı evet vardı tabii ki 🙂 Saatlerini aşağıdaki resmi İsrail Demiryolları sitesinden kontrol edebilirsiniz. Ücreti de ortalama 20-30 Şekel kadar.
Yalnız Tel Aviv – Kudüs arasında genellikle otobüs tercih ediliyor. Çünkü trenin sizi bıraktığı Kudüs Malha istasyonu biraz şehrin uzağında. Otobüsler çok sık ve rahat zaten.
Tüneller için internetten tur dışında resmi satış yapılıyor mu bilmiyorum açıkçası. Öyle aşırı yoğun bir nokta değil. Aynı gün için ben bilet almıştım ve sorun olmamıştı.
İsrail Demiryolları: https://www.rail.co.il/en
Sanırım okuduğum en net en keyifli v cesaret verici gezi yazısıydı… Teşekkürler.
Merhabalar Aylin Hanım,
Değerli ve ilham verici yorumunuz için teşekkürler 🙂
Merhaba,yazınızı büyük ilgiyle okudum ve çok beğendim.Gezinizin maliyetinin ve kaldığınız otelin adını yazabilir misiniz.İyi günler.
Merhabalar Alper Bey,
Teşekkür ederim yorumunuz için 🙂 Hebron Hostel’de kaldım ben. Eski şehrin merkezinde uygun fiyatlı bir hostel. Benim ziyaret ettiğim Şubat ayında ben biletler dahil Tel-Aviv’le beraber 1000 liranın altında bir paraya mal ettim.
Şuanki kurla beraber belki bu fiyata bilet bile bulmak zor olabilir. Bence 3-5 günlük bir Kudüs gezisine toplamda 2.000-2.500 tl ayırılmalı.